Burdur'un Adı Nereden Geliyor?

Burdur şehrini kuran Türkmen boylarından Kınalı Aşireti mensupları, bölgenin güzelliğine hayran kalarak, "Cennet burada. Burada kalın!" dediler. Zamanla bu tabir halk arasında "Burdur"a dönüştü. Doğal güzellikleri ve bereketli topraklarıyla dikkat çeken Burdur, bu efsane söylemin izlerini taşıyor. Kınalı boyunun bu bölgeyi vatan olarak benimsemesi, Burdur'un doğal ve kültürel zenginliklerini vurgulamaktadır. Bu tarihi hikaye, Burdur isminin kökenine dair en samimi ve etkileyici anlatımlardan biridir.

Burdur ismi, kökeni hakkında çeşitli rivayetler bulunan bir isimdir. En yaygın görüşlerden biri de bu bölgenin antik çağlarda "Polydorion" olarak adlandırıldığıdır. Bu isim halk arasında zaman zaman değişerek "Burdur" olmuştur. Bir diğer rivayet ise Selçuklular döneminde yerleşimin adı olarak "Burad-Oğur" kullanılmaya başlandığıdır. Bu isim zamanla "Burdur" olarak gelişmiştir. Bu tarihin kökeni Burdur'un zengin ve derin bir geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan Burdur, isminin kaynağı ile kültürel çeşitliliğini ve tarihi derinliğini yansıtmaktadır. Burdur'un Adı Nereden Geliyor? Açıklığa kavuşturalım.

Burada DUR, zamanla Burdur oldu


Antik Yunan Mitolojisinde kahraman Ulis (Aşil) tanrıların gazabına uğramıştır. Yunanistan'dan sınır dışı ediliyor. Yolu Antalya yakınlarına düşüyor. Geceleri kutup yıldızına bakarak kuzeye doğru hareket eder. Önünde bir göl beliriyor ve o anda görünmeyen bir ses ona Yunanca ve eski Latince "Ezostas, burada dur" diye sesleniyor. Ulis burada durur ve orayı evi haline getirir. Selçuklular Anadolu'yu fethederken Burdur'u da fethettiler. Köyün adının "Ezostas" olduğunu öğrenirler. Yunanca bilmedikleri için ne anlama geldiğini soruyorlar. Bunun "Burada dur" anlamına geldiğini öğrenirler. Buraya yerleşen Türkmen aşiretleri zamanla "Burada dur" sözcüğünü "Burdur" olarak telaffuz etmeye başlamışlardır. Bu kelime şehrin yeni adı olur.

Burdur İli'nin Tarih Öncesi Çağları


Burdur'un tarihi Neolitik çağa kadar uzanır. 1957-1960 yılları arasında Hacılar'da profesör olarak çalıştı. J. Mellaart'ın yürüttüğü kazılarda Neolitik kültürün tüm detayları ortaya çıkarıldı. Bu bulgular M.Ö. M.Ö 7000 yılına kadar uzanır. Yine 1978-1988 yılları arasında Kuruçay Höyüğü'nde, 1989-1992 yılları arasında ise Bucak Höyücek Höyüğü'nde Prof. Dr. Refik DURU tarafından yapılan kazılarda Neolitik Çağ'a ait bir kültür keşfedildi.

Bu çağın en önemli özelliği insanların hayvanları evcilleştirmesi ve çömlek yapımını öğrenmesidir. Anadolu'nun ilk figürinleri olarak bilinen pişmiş toprak figürinler ve ana ihaleyi temsil eden süslemeler Neolitik Çağ'da Hacıların en önemli eserleridir.

Kalkolitik Çağ;


Neolitik Çağ'dan sonra MÖ 5400 ile 3000 yılları arasındaki dönem metallerin kullanılmaya başlandığı önemli bir dönemdir. Bu çağın ayırt edici özelliği taş, kemik ve ahşap aletlerin yanı sıra metal aletlerin de günlük yaşamda bulunmasıdır. Burdur Kuruçay Höyüğü'nde bulunan metal keski ve ok ucu gibi aletler bu dönemin teknolojik gelişmelerini ortaya koymaktadır. Ayrıca Uğurlu Höyük, Kızılkaya Höyük, Karamanlı Çamur Höyük ve Tefenni Beyköy Höyük'te yapılan kazılarda bu çağı destekleyen malzemeler bulunmuştur. Bu bulgular bölgenin tarih öncesi dönemdeki zenginliğini ve gelişimini göstermektedir. Böylece Burdur'un arkeolojik zenginliği tarih öncesi çağlardaki önemli gelişmelere ışık tutmaktadır.

M.Ö. 3000-2000 yıllarına dayanan Eski Tunç Çağı'nda daha ileri uygarlıklar taş aletlerin yerini bronzdan yapılmış aletlere bırakmışlardır. Çağın özelliklerini yansıtan bir diğer grup ise pişmiş toprak ve mermerden yapılmış keman tipi idollerdir. İlimizde Yassıgüme Höyük, Burdur Höyük, İncirdere Höyük, Tepecik Höyük gibi yerleşim yerlerinde eski tunç çağı malzemelerine yaygın olarak rastlanmaktadır. Burdur, antik çağda bugünkü sınırlarıyla Isparta ve Antalya illerini de içine alan antik PİSİDİA bölgesinde yer alıyordu. Bu bölge Pers döneminin ortalarına kadar karanlıkta kalmış ve henüz aydınlatılamamıştır.

Bir Yorum Bırakın

Daha yeni Daha eski